Bir kültür-sanat yapısı, kentin değişen silüetiyle ilişkilenirken günümüz teknolojileriyle yeni bir tipoloji üretebilir mi?
UNALAN CULTURE & ART CENTER
#architecture, #society, #publicspace, #nature, #librarydesign, #in-situ, #terraces, #circulardesign, #urbandesign, #culture, #library, #landscape, #design
Information
UNALAN CULTURE & ART CENTER
İstanbul’un yükselerek değişen ve hızla dönüşen bir bölgesinde inşa edilecek İBB Kültür ve Sanat Odağı projesinin, kentin en önemli kültür mekanlarından biri haline gelerek bölge sakinlerinin kültürel, sanatsal ve rekreasyonel ihtiyaçlarını besleyecek önemli bir merkez olması beklenmektedir.
Yarışma alanı için önerilen projenin en belirgin özelliği, E5 hattındaki yükselen yapılaşma diliyle ilişki kurması ve yapının araziye konumlanmasıyla proje alanının büyük bir kısmını kentliye yeşil alan olarak bırakmasıdır.
Proje, arazinin doğal şev karakterini ve mevcut ağaçların kendi toprağında olma halini koruyarak kentlinin vakit geçirebileceği bir kent parkı oluşturmaktadır. Bununla beraber, mimarlık tarihi boyunca üretilmiş kültür-sanat yapısı tipolojilerini irdelenmiş ve bugünün teknolojilerini de kullanarak yeni bir yapı tipolojisi geliştirmeyi de hedeflemiştir. Kentin önemli kültür-sanat performanslarının gerçekleştirileceği yapıda; buna uygun bir ortam sağlayabilecek ölçekte birimler tasarlanmış ve bu birimler proje alanına yayılmak yerine üst üste gelmiştir.
Günümüz taşıyıcı sistem ve sahne sistemi teknolojileri kullanılarak, performans yapısının sınırları genişletiliyor. Kremayer üzerinde hareket eden ve 35 metre boyunca yükselebilen bir sahne asansörü, yapıdaki ihtiyacına göre konumlanabiliyor. Yapıda büyük sahnelerde etkinlik olmadığı zamanlarda, sahne asansörü park kotunda konumlanıyor ve parkta bulunan insanlar tarafından kullanılabilir hale getiriliyor. Böylece, yapıya kültür-sanat faaliyetleri için gelen kentlinin yanısıra, bu alanı sadece geçiş için kullanan insanların da gündelik hayatlarında sanat aktiviteleriyle karşılaşarak ilişki kurmaya başlaması beklenir.
Client
İstanbul Metropolitan Municipality
Location
İstanbul
Size
40.000 sqm
Program
Theater Hall, Concert Hall, Culture, Art
Status
National Competition
Collaborators
Özkan ÇALIŞKAN (Structural Engineer)
Şeyma KAHRAMAN BAŞ (Landscape Architect)
Tom NEVILLE - Principal - Apeiro Design
Steven FRIEDLANDER - CEO - Apeiro Design
Tolga ÖNCÜLOĞLU - Mechanical Engineer
M. Ali KORKMAZ - Electrical Engineer
YENİ BİR TİPOLOJİ
Performans sanatları yapıları 1959 yılından beri iki tipoloji etrafında kurgulanıyor. Manhattan’daki Lincoln Tiyatrosu gibi salonların meydancıklar tarifleyecek şekilde kurgulanması ya da Sidney Opera’sı gibi salonların hemzemin kurgulanarak tek bir çatı ile örtülmesi. Günümüzdeki tüm kültür yapıları envanteri bu iki tipolojiden türetilmekteler. Bu tipolojinin 60 yıldır irdelenemez oluşunun altında çok makul bir sebepler zinciri yatıyor. Bir performans sanatları yapısının tasarım sınırları; taşıyıcı sistemdeki teknolojik gelişmeler, sahne sistemlerindeki teknolojik gelişmeler ve en önemlisi sirkülasyon teknolojilerindeki gelişmeler çerçevesinde belirlenir. Günümüzde yapısal çeliği yetkin şekilde kullanabiliyor, sahne teknolojilerinde arzu edilen her şeyi yapabiliyor ve yüzlerce metre yüksekliğindeki gökdelenlere bir dakika içerisinde çıkabiliyoruz. Dolayısıyla günümüz teknolojileri yeni bir tipoloji, hatta yükselerek dönüşen kent içerisinde bir otoban kenarı tipolojisi üretmek için uygun zemini yaratıyor.
HAFIZA VE AİDİYET
Bugün Ünalan Mahallesinde doğmuş ve büyümüş 45 yaşında bir kişi olduğumuzu düşünelim. Çocuğumuza kendi çocukluğumudan bir yer göstermek istesek neyi gösterebiliriz? 40 yıl önce orada bulunan tek katlı doku artık yok. İneklerin otladığı çayırlar yok. Proje alanından durup baktığımız Marmara Denizi ve Adalar’ın yerinde Fikirtepe Blokları var. Bu hafıza kaybı çok brutal ve acımasız değil mi? Çocukluğumuza dair gösterebileceğimiz yegane unsur proje alanımızdaki çok yıllık ağaçlar. Bunlar dışında on yıllardır olduğu gibi kalmış tek bir taş parçası yok bu kent parçasında. Hafıza aidiyet yaratır. Buralı tek unsur olan ağaçları ve onların bastığı toprağı ne pahasına olursa olsun korumamız gerekiyor.
Öneri proje bu noktada radikal bir fikir üretiyor. Az yer işgal ediyor ve yükseliyor. Ağaçlardan arta kalan en köşe noktaya çekiliyor ve özünde park olan proje alanını nitelikli hale getirerek kentin bu parçasına kazanıdırıyor.
Az Yer İşgal Eden, Hacim Kaplayan ve Parkı Kente Geri Bırakan Yeni Bir Tipoloji
Teknik, Back of House & Front of House
02. SAHTE SİSTEMLERİ TEKNOLOJİLERİ | BACK OF HOUSE
SAHNE VE SİRKÜLASYON KURGUSU + SUPERCORE
Yeni bir tipolojinin önündeki engellerden bir diğeri tırlarla getirilen dekorların alt sahneden ana sahneye kısıtlı imkanlarla çıkartılabilmesi idi. Bu zorunluluk kesit düzleminde ana salonların dekor girişine yakın şekilde konumlandırılmasını zorunlu kılıyordu. Günümüzde ise bir sahnenin onlarca metre yüksekliğe çıkabilmesi, dönebilmesi, ara duraklar yapılabilmesi mümkündür. Öneri projemizde -5.00 kotundan yüklenen sahnenin +30.00 kotuna çıktığı, kremayer üzerinde hareket eden bir sahne asansörü kullanıyoruz. Bu sahne +10.00 (27.50) park kotunda bir durak veriyor ve yapıda temsil olmadığı günlerde bu sahnenin parktaki insanlar tarafından kullanılabilmesine imkan veriyor. Kültür yapıları bazı insanlara uzaktır. Psikolojik olarak bir kültür yapısına girmeye çekinirler ve bu psikolojik bariyeri aşamazlar. Ünalan böyle bir kent parçası. Yapının içindeki bu aksamdan bina içine girilmeden parktan da kullanılabilir olması insanların psikolojik bariyerini aşmak ve kültür hayatına dahil etmek için iyi bir fırsat sağlıyor. Sahnenin final durağı ise küçük salon sahnesi olan +30.00 kotu. Bununla birlikte yapının en alt bodrum katından en üstteki blackboxa kadar kesintisiz uzanan 4 adet yük asansörü bulunur. Tüm salonlara ve prova odalarına hizmet eden bu asansörlerden ikisi 5.7 m x 2.4 m, diğer ikisi ise 3.2 m x 2.2 m ebatlarındadır. Merkez Sahne, 4lü yük asansörleri, personel asansörleri ve yangın kaçış merdivenleri ile yapının ortası bir supercore olarak çalışan ulaşım galerisidir.
03. SİRKÜLASYON SİSTEMLERİ TEKNOLOJİLERİ | FRONT OF HOUSE – ZİYARETÇİ
Yeni bir tipolojinin önündeki en büyük engellerden biri ise yakın zamana kadar sirkülasyon teknolojilerindeki seyir hızlarının oldukça az olması idi. Dolayısıyla yüzlerce insanı bir yerden başka bir yere kolaylıkla ve belli standartlar düzleminde aktarabilmek için salonlar tek kotta ya da birbirine yakın seviyelerde tasarlanmak zorundaydılar. Günümüzde artık böyle bir zorunluluk yok.
Ziyaretçiler yüksek ve normal hızlı asansörler, yürüyen merdivenler ve fuaye içlerindeki bölgesel asansör ve merdivenlerle yapı içinde çok kısa sürelerde büyük mesafeler katedebilirler.
Bir temsil günü tüm salonlarda aynı anda etkinlik olduğu bir günde, bir ziyaretçinin salona girmesi için geçen maksimum süre 65 saniyedir. Kıyaslama olabilmesi için şu notu düşmekte fayda var ki, uluslararası standartlarda sadece asansör beklemek için bile 55 saniye kabul edilebilir sınırlardadır. Sirkülasyon kurgusu aşağıdaki gibidir.
V01 : 4 kabinli, 12,5 m/sn hızlı, 26 kişilik asansör kümesi, toplam 8 asansör
V02 : 3 kabinli, 4 m/sn hızlı, 17 kişilik asansör kümesi, toplam 6 asansör
V01; 33.5 metre yukarıdaki Küçük Salon'a 8,37 saniyede çıkar. Tek turda 102 insan taşır. Toplam 6 turda bir performansın izleyicisini yukarı taşır. 600 kişinin Küçük Salon'a çıkması için toplam geçen süre 50,25 saniyedir.
V02; 63,5 metre yukarıdaki Büyük Salon'a 5,08 saniyede çıkar. Tek turda 208 insan taşır. Toplam 9 turda bir performansın izleyicisini yukarı taşır. 2200 kişinin 1740'ı V02 ile taşınır.
Toplam geçen süre 45,72 saniyedir.
V01 ve V02 : 81,5 metre yukarıdaki BlackBox ve Gökyüzü Sahnesine 6,5 ile 20,3 saniye arasında çıkar. Toplam 2 turda tüm izleyicileri salona ulaştırmış olurlar.
İlk Karşılaşma!
İSTANBUL SAHNELERİ
Öneri proje bulunduğu park arazisinde yere minimum ölçülerde basar. Bu sayede alan "park" karakterini koruyabilir. Yere asgari temas, beraberinde yükselmeyi getirir. Yükseldikçe dönüşen bu kent parçası içerisinde bir hacim kaplarız.
Bu kazanımlar beraberinde hiç hesapta olmayan hoşluklar yaratır. +99 kotundan Tarihi Yarımada'yı gören panaromik blackbox ve önündeki "Gökyüzü Sahnesi" gibi. Ya da onlarca yıldır orada bulunan ve bizim onlara hiç dokunmadan onlardan arta kalan kenara iliştiğimiz bu büyük ağaçların arasında ortaya çıkan "Park Sahnesi" gibi.
Alandaki doğal şev karakterine müdahale etmeden orada bırakabildiğimiz için elde ettiğimiz "Yeryüzü Sahnesi" gibi. D-100 otoyolu son sürat akarken metrodan çıkanların ya da metrobüsten gelenlerin nefeslendiği, nefeslenirken de enformel bazı etkinler izlediği bir sahne.
Kültür yapılarının psikolojik bir mesafesi vardır. Her insan bu tip yapılara rahatlıkla girip çıkamaz. Küçük ve Büyük Salonlardan ibaret olan bu yapı mahallelilerine hoşluklar yaratır. Kamuya açık alanlarında, binaya girip çıkmadan oradaki kültürel performans dünyasının bir parçası oluverirler. Önce metrodan çıkarken bakarlar, sonra parktan izlerler, sonra gökyüzü sahnesine çıkmak isterler ve bir de bakmışız bilet alıp bu kültür dünyasının bir parçası oluvermişler.
Burası İstanbul Sahneleri.
Öneri proje bulunduğu park arazisinde yere minimum ölçülerde basar. Bu sayede alan “park” karakterini koruyabilir. Yere asgari temas, beraberinde yükselmeyi getirir. Yükseldikçe dönüşen bu kent parçası içerisinde bir hacim kaplarız.
Bu kazanımlar beraberinde hiç hesapta olmayan hoşluklar yaratır. +99 kotundan Tarihi Yarımada’yı gören panaromik blackbox ve önündeki “Gökyüzü Sahnesi” gibi. Ya da onlarca yıldır orada bulunan ve bizim onlara hiç dokunmadan onlardan arta kalan kenara iliştiğimiz bu büyük ağaçların arasında ortaya çıkan “Park Sahnesi” gibi.
Alandaki doğal şev karakterine müdahale etmeden orada bırakabildiğimiz için elde ettiğimiz “Yeryüzü Sahnesi” gibi. D-100 otoyolu son sürat akarken metrodan çıkanların ya da metrobüsten gelenlerin nefeslendiği, nefeslenirken de enformel bazı etkinler izlediği bir sahne.
Kültür yapılarının psikolojik bir mesafesi vardır. Her insan bu tip yapılara rahatlıkla girip çıkamaz. Küçük ve Büyük Salonlardan ibaret olan bu yapı mahallelilerine hoşluklar yaratır. Kamuya açık alanlarında, binaya girip çıkmadan oradaki kültürel performans dünyasının bir parçası oluverirler. Önce metrodan çıkarken bakarlar, sonra parktan izlerler, sonra gökyüzü sahnesine çıkmak isterler ve bir de bakmışız bilet alıp bu kültür dünyasının bir parçası oluvermişler. Burası İstanbul Sahneleri.
Kentlinin Kültür Dünyasının Bir Parçası Olduğu Yer: Burası İstanbul Sahneleri
Related Projects
Is it possible to create a world where humans can move comfortably in a world beyond human scale?
Harmonizing modern aesthetics with traditional construction methods in the new extension contributes to preserving the historical significance of the site and enhancing its cultural richness